Geçen gün damımızın üzerindeki bu Kuzgun/Karga aldı götürdü beni biryerlere…
Karanlık bir geceye götürdü beni…ve bana getirdi kendimi…daldım düşüncelere…
Belki sizleri de motive eder diye paylaşmak istedim ☺️
“Yaşamayı beceremedikten sonra, ha kelebek olmuşsun, ha karga.
Karga olacaksan Kelebek ile aşk olur mu..?
Karga olana ,150 yıl hüzün bu…”
Kişinin kendi gölgesi ile yüzleşmeyi göze aldığı an,
“Ruhun En derin, En uzun ve En karanlık Gecesidir”
Metaforlar simyacının en değerli aracıdır. Benliğimizin karanlık kısmı , hepimizin devamlı bilinçli veya bilinçsiz beslediğimiz Kuzgunlarımızdır…
Bizi ayakta tuttuğunu düşündüğümüz zemin, bir anda
kaymaya başlayınca,
varlığımızın daha önce gözden geçirmemiş olduğumuz parçaları
ile yüzleşip halleşeceğimiz süreçtir bu “Ruhun ‘En’ Gecesi”
Kişiye göre değişen bir dönemi anlatan,
ruhun karanlığın içinden geçtiği,
bazılarının içinde kaybolduğu
ama yine de geçilmeden olmayan
zamansız zaman kesitinin adıdır bu…
Bu izafi derin, uzun, karanlık gece, kendi ölmelerimizi ve kendi doğmalarımızı ve bunlarla birlikte taşıdığımız dogmalarımızı aynı anda deneyimlediğimiz bir süreçtir.
O ana kadar ötelediğimiz kuzgunlarımızla
daha derin bir boyutta karşılaşırız.
Bu yüzleşmeyi farklı kılan ise ,
karanlıkta kalan parçalarımızı
artık ötelemek, dışlamak ve yok saymak gibi korkaklık perdelerinin arkasına saklanmadan ve görmezden gelmeden yüzleşmenin dışında bir yol bulunmamasıdır.
Bu bir rüyadan uyanışın sancıları , yeni bir Ben’liğin doğuşudur. Seher vakti, ruhumuza akan föton yağmurlarıyla yine yeniden başlayan bir fırsatlar ve olasılıklar denizinin içine dalmaktır…
Bütünleşmek, her zaman pozitif olarak algılansa da, aslında bu daha çok iki kutbun, kutupsuz teklikte yeniden buluşmasına benzer.
Karanlık yanlarımızı yok sayamayız….
Yok saydığımız taktirde bu karanlık büyür ve sonunda bu vurdum duymazlığımız sayesinde bizi de içine çeker ve yutar. İnsanların bizde gördükleri kusurlar değil, bizim kendi içimizde gayet öz farkında olup içimizin derinliklerine hapsettiğimiz kuzgunlarımızı serbest bırakmaya istekli olmamız ,bireyin zamana, mekana ve olana uyumlanması yani inisye olması anlamına gelir.
Son olarak Nietzsche’nin çok sevdiğim bir methiyesini paylaşmak istiyorum:
“Uzun süre uçuruma bakarsan, uçurum da sana bakar.’’
Kuzgunların size, sizin de Kuzgunlara ihtiyacı yoktur…