İlk topluluklardan bu yana, tanrısal ve doğaüstü güçleri barındırdığına inanılan Yılan, ışık, şifa ve bilgelik dağıtan varlık olarak anılmış ve saygı görmüştür. Bu özelliği hemen her mitolojide, yaratılış efsanesinde ve sembolizminde yer almasına sebep olmuştur.
Yılan, Hitit’ten Frig’lere,Yunan’dan Antik Orfik dinlere ve Slav efsanelerinden taa günümüze kadar gizemli ve merak uyandıran namını korumuştur.
SEMBOLİZMDE YILAN
Yılan sembolünün eski halklardaki ilkesi:
Mistisizim ve Kozmos birbirinden ayrı düşemez ve düşünülemez, çünkü her ikisinden de, görmek ve anlamak isteyene sonsuz bir bilgi aktarımı vardır. Önemli olan alınan cevap değil, doğru biçimde sorulan sorudur.
****************************************
”Bilgi Tek Başına Bir Güçtür”
-Francis Bacon
****************************************
Biri olmadan diğeri yarım kalır, doğru soru sorulamaz ve aranan cevap bulunamaz.
Yılan bilgelik ve ölümsüzlük sembolü haline gelirken, tartışmasız ki sürüngenler aleminin en fazla tapılanı ve ilgi göreni olmuştur.
Kadüse, Hermes’in asasına dolanmış iki yılan, tıbbın ve şifacılığın sembolüdür.
Şifa ile zehirin zıt güçlerini ve yeniden dirilişi sembolize eder.
Tam bu noktada, benim şahsen büyük hayranlık duyduğum ünlü doktor ve kimyacı ve bana göre gelmiş en büyük Simyacılardan Paracelsus’un şu derin ve meşhur lafı girer devreye:
”Herşey zehirdir, önemli olan dozdur”
Simya gerçekte bir dönüşüm sanatıdır. Kirli olanı, hasta olanı bir çok süreçten geçirerek , arınmış ve mükemmel olana dönüştürmeyi amaçlar.
Kadüse’nin iki simetrik yılanı, kutupsal güçlerin dengesini temsil eder.
Sembol diğer yandan, evrensel ve kutsal Kundalini enerjisinin olduğu gibi modern zamanımızın DNA sarmallarını da betimlediği düşünülür.
REENKARNASYON SEMBOLÜ
Yılanın, gelişip büyüdükçe değiştirdiği deriler, onu aynı zamanda yeniden doğuşun sembolü de haline getirmiştir ve bu deri değişimleri yüzünden kendisi zaten ölümsüz olarak nitelendirilmiştir.
Hermetik eserlerin çoğunda Yılan veya Ejderha oldukça sık işlenir ve bunun bir örneğini vermek gerekirse, oda muhtemelen G.R.S. Mead’ın ‘Virgin of the World’ ( Alemin Bakiresi ) adlı eserinde geçen Yılan betimlemesi olurdu ;
‘Sürüngenler arasında onlar YILAN’dır, EJDERHA’dır. Uysallığı sever, deri değiştirir ki, bu da Tanrıların tabiatından sayılır.’
Yılanın geride bıraktığı, ‘eterik bedeni’ yani derisi, bazı inançlara göre belli nefes teknikleriyle solunduğunda, çakraları aktive ettiği düşünülür. Aynı zamanda bu sürüngenin etkileyici ve insanı adeta hipnotize eden gözleri ve bakışları, onu uyanıklığın, farkındalığın ve bilgeliğin de ifadesi haline getirmiştir. Üzerine atfedilen bunca mistisizim yetmiyormuş gibi, tarihi ve mitolojik eserde nümerolojik olarakta atıflarda bulunulmuştur. Örneğin 7 başlı yılan, 7 mental ve göksel planla 7 sembolizmini içeren birçok kavramı simgeler.
3 başlı olanı, aktif,pasif ve nötr ilkelerini temsil ederken, 2 başlı yılan formu ise, bereketi ve majikal güçlerin sembolüdür.
Günümüzde bilindik ve daha az bilindik eski kadim Okült okullarının işareti haline gelmiş olan yumurtaya dolanmış yılan sembolünü hepimiz anımsarız.
Yılan bir halka halini aldığında, büyüsel ve astrolojik eğilimlere ve bilgiye işaret eder.
Meşhur OUROBOROS olarak bilinen, kendi kuyruğunu yiyen yılan, sonsuzluk sembolü olarak kabul edilir.
Simyacılar için kanatlı bir yılan, uçucu prensibi simgelerken, kanatsız yılan değişmez prensibin sembolüdür.
Son olarak, Anadolu kültüründe, yılanların Şahı, yani Şahmaran çok büyük öneme sahiptir.Türkler için o Anadolu’da yaşayan en güçlü ve heybetli yılandır ve mitolojik resmedilişi başı insan, gövdesi ise yılan şeklindedir. Görevi yeraltı hazinelerini korumaktır ve tüm şifa sırlarını bilir ve bu bilgileri de korur.
Bütün bu inançların kökeni, kişinin kendi içinde saklıdır aslında. Bunlara değer verip onlara anlam yüklemek, kişinin özgür iradesine bağlıdır.
Eğer bu öğretiler hazır olmayan bir ruha ve yeteri kadar olgunlaşmamış bir bilince zorla idrak ettirilmek istenirse, bunların faydadan çok zararı olur.
Bir kişiye istediğiniz kadar bir bilgiyi anlatabilir, en güzel sözlerle ve en açık dille izah edebilirsiniz, ancak bazı egosal engelleri aşamamış veya kişiliğini yontamamış bireyler adına bu muazzam derin ve değerli ilmi anlayamazsınız.
‘TÜM DÜNYA İNSANIN İÇİNDEDİR.
BAKMAYI VE ÖĞRENMEYİ BİLİRSEN,
KAPI ÖNÜNDE VE ANAHTAR ELİNDEDİR. ANAHTARI YADA AÇACAĞIN KAPIYI SENDEN BAŞKA HİÇKİMSE SANA VEREMEZ.’
-Jiddu Krishnamurti
Yazar: Emine Altındal
Size tebrik ve teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Müsait bir vaktinizde benim “Hayat Ağacı Ejder Yılan” kitabımı da gözden geçirebilirsiniz
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkürler ederim Fuat bey, çok isterim değerli eserinizi edinmek. 🙏 Mutlaka okuyacağım.
BeğenBeğen
Anlatın asıl Turk milletine paracelsus denilen adamı. Babanızın kitabinndan okudular Turk milletide bu hayranliginizin nedenlerini anlatirsaniz ya evet çok hakliymis Emine hanımefendi gelin bizde hayran olalım diyelim ,.
BeğenBeğen
Paracelsus’u kendiniz de araştırabilirsiniz. Ben birilerine bir şeyler anlatabilirim ancak herkes için anlattıklarımı anlayamam.
BeğenBeğen