Özellikle hristiyan inancına göre saat sabaha karşı 3-5 arası demonik bir zamandır. Kötü enerjiler veya bazı karanlık varlıklar uyuyan kişiyi o saatlerde izler ve musallat olurlar.
Saat 3-5 arasına “Cadı , Şeytan veya Cinler saati de denir ve bu tarz hurafeler bizde de vardır bilirsiniz. Hemen hepimiz bu tip söylem ve inançlardan etkilenmiş ve sanki “izleniyormuş” zehabına kapılıp, tüyleri ürpertmişizdir, değil mi?
Fayda yoksunu, bu zehirli düşük frekanslı düşünme şeklini çöpe atalım ve bakalım bu fenomene başka kültürlerde neler atfediliyormuş.
Sikh inancına göre bu saatler, yani sabaha karşı 3-5 arası “nezih” saatlerdir.
Bu vakitte uyanan kişinin dua etmesi ve meditasyon yapması açısından en uygun anlardır.
Onlara göre tam da bu saatlerde, bizim alemimiz ve diğer yüksek varoluş alemi arasındaki perde en ince noktasındadır.
Buna Ambrosia saati veya Amrit Vera denir.
Amrit, İLAHİ SU veya İLAHİ NEKTAR anlamına gelir.
Vela is Zaman anlamına gelir.
Amrit Vera’da böylelikle İLAHİ SUYU İÇME ZAMANI demektir.
“Dışarıya bakan bir yanılsama içinde yaşıyor.
Kendi İçine bakan kişi
hem içeride hem de dışarıda huzur içinde yaşıyor.
Ambrosia saatine uyanın
İçine bak çünkü her şey senin içinde.
Dışarıda hiçbir şey yok
…
İlahi Su kaynaktan damla damla akıyor.”
Bir başka ilginç nokta ise, Eril ve dişil enerji buluştuğunda yeni bir varoluş, bir çocuk doğuran yaratıcı bir güç ortaya çıkar.
Ve bu kuvvet nasıl yeni bir hayat doğurmaya muktedirse, gece ve gündüzün iki enerjisinin buluşmasıyla ortaya çıkan kuvvet de öyledir.
Bu gece 03.00 ile 05.00 arasında gerçekleşir. Gece ve gündüz enerjisinin buluşmasıyla ortaya çıkan bu güçlü kuvvet, bilincimizi bir üst seviyeye yükseltmemize yardımcı olur.
Bununla birlikte, kişinin bilincini en yüksek seviyelere çıkarmanın yolunun kolay olmadığını ve kişinin Ruhsal Yolu yalnızca en yüksek öğretmenin gözetiminde uygulaması gerektiğini belirtmeliyim.
Örneğin, bir Yönetici size daha iyi bir Müdür olmanız için püf noktaları verebilir, ancak bir Anaokulu öğretmeni, öğretmenin kendisi gerekli deneyimi edinmedikçe size daha iyi bir Yönetici olmanız için püf noktaları veremez. Bu nedenle, bir Manevi Arayıcının doğru Manevi Öğretmeni bulmak için zamanı iyi kullanması son derece önemlidir. Heleki bu devirde mantar gibi üreyen Yogiler, Hocalar, Masterlar ve bilimum hokkabazlar var iken.
Dünya bir gezegen olarak harika bir yer. Çok ince ve benzersiz farklılıklara sahip devasa büyük bir kaya, onu bildiğimiz şekliyle kırılgan hayata elverişli kılıyor.
Sabahın erken saatlerinde, daha güneş doğmadan yavaş yavaş yeni bir günün muhteşem başlangıcına tanık oluyorsunuz. Sanki dünya, yeni günü selamlamak için yavaşça başını eğiyor, şapkasını çıkarıyor.
Yeterince cesursak, kendi ruhumuzun henüz keşfedilmemiş yerleriyle, fırsatlarla dolu yeni bir gün yaratabiliriz.
Şafaktan önceki o muhteşem saat, o sakin an.
Nefes alma ve nefes verme arasındaki durgun andan farklı değil. İki kalp atışı arasındaki Momentumu yakalamak gibi.
İçinizdeki büyüyü aramak için sadece bir an, değerli bir an.
Sihir her zaman elimizdedir, ancak o sessizlik ve dinginlik anında onu bulmak, ona ulaşmak, nazikçe tutunmak ve kendi içimize demir atmak daha kolaydır.
Doğa Ana bu yeni güne muhteşem bir gösteriyle başlarken etrafımızdaki güzelliklerin de içimizde olduğunu fark ediyoruz. Günümüzün karmaşasını ve iş yükünü unutmamak için, her gün kendi güzelliğimize dair bu muhteşem hatırlatmayı yaşıyoruz.
Meditasyon nedir? Zihni susturmanın ötesinde, Evrensel bilgelikle, ilahi olanla ve kendi doğuştan gelen bilgeliğimizle bağlantı kurma fırsatıdır.
Amaç ruhumuzda bulduğumuz sevgiyi, şefkati ve nezaketi sakladığımız veya dış dünyaya karşı ördüğümüz kalın duvarların ardında saklanan yeri bulup ona dokunmaktır. Burası bir teslimiyet yeridir; Sahip olduğumuzu bile bilmediğimiz soruların cevaplarını bulduğumuz yer. Bir aydınlanma yeri. Kararlılığımızı, bağlılığımızı ve fiziksel bedenlerimizi test edeceğimiz bir yer.
Yükselen güneşin ışığı bulutları aydınlatırken, meditasyon veya dua ile aydınlanırız.
Güneş yükseldikçe hayat enerjimiz de yükselir, bu da ışığın, yeni başlangıçların ve yeni olasılıkların kutlanmasıyla sonuçlanır.
Bizi güçlendiriyor, yeni günü tüm zorluklarıyla, tüm güzellikleriyle kucaklamaya hazırlıyor, böylece kendimizin en iyi versiyonu olabiliriz, dünyaya, soğuk, karanlık, boş yerlere sevgi ve ışık getiriyoruz.
İnsanlığın en büyük sorunlarından biri, zamanımızın olduğunu sanmamızdır.
Zaman yoktur, saatler vardır
Zamanı hareketin öngörülebilirliği olarak düşünün. Dünya kendi ekseni etrafında bir günde döner. Ay, Dünya’nın etrafında bir ay boyunca döner. Dünya Güneş’in etrafında bir yılda döner. Bu modelleri yaratıyoruz ve bunları saatlere ve dakikalara ayırıyor ve bunları saatlerle ölçüyoruz.
Evrendeki hemen hemen her şey hareket halindedir. Eğer evrenin üç boyutlu bir fotoğrafını çekebilseydiniz, o fotoğraftaki her şey tam olarak aynı konumda olurdu. Her şeyin bu konumda olduğu bu fotoğraf, zamanda tek bir noktadır: Uzay-zaman.Saat kaç?
Göründüğü gibi olmayabilir.
Saatler size saatin kaç olduğunu söyleyebilir ancak zamanın ne olduğunu söyleyemezler.
Onu en iyi şekilde, önce kendimizin ve sonra tüm evrenin hayrı için en mükemmel şekilde kullanmak için hayat boyu kendimizi daima yükselen sarmallara kenetleyip yükselmemiz dileğiyle
Yazı bana aittir
A.Emine Altındal
