Halil Cibran’ın ERMİŞ adlı eserini ilk Türkçe’ye çeviren babamdı, dolayısıyla çocukluğum hep onun öğretileriyle geçti. Babam bana uyumadan önce uyduruk masallar yerine onun hikayelerini okurdu.
Büyüdükçe Halil Cibran’ın bütün eserlerini kendim keşfedip onun o büyülü dünyasına adımlar attım ve ne kadar büyük ve derin bir insan olduğuna hayranlık duydum ancak artık böyle bir insan büyünün olmadığını da görüyorum. O yüzden bu nadide varlığın bazı değişlerini konumuzla ilişkilendirdim ve alıntı yaptım.
NOT: www.destekdukkan.com ‘dan dileyen babamın çevirisiyle Halil Cibran’ın ERMİŞ adlı eserini edinebilir.
Aşağıdaki yazım bazıları için rahatsız edici olabilir.
*ੈ✩‧₊˚༺☆༻*ੈ✩‧₊˚*ੈ✩‧₊˚༺☆༻*ੈ✩‧₊˚*ੈ✩‧₊˚༺☆༻*ੈ✩‧₊˚
Çocuklar Sessizliği Değil, Sevgiyi Duymak İster
“Çocuklarınız sizin çocuklarınız değildir. Onlar, hayatın kendi özleminin oğulları ve kızlarıdır.”
– Halil Cibran
İnsanoğlu yüzyıllardır çocukların nasıl büyüdüğünü, dillerini, kalplerini ve ruhlarını neyin şekillendirdiğini merak etti. Fakat kimi zaman bu merak, şefkatin ve sevginin önüne geçti. Oysa Cibran’ın da söylediği gibi, çocuklar bizim mülkümüz değil; biz onların yalnızca “yayları”yız, onları hayata fırlatan eller…
Cibran, ebeveynliği bir sahiplik değil, bir emanet olarak görür. Çocuğa sunulan en büyük armağanın, sevgiden örülmüş bir alan olduğuna dikkat çeker. Çünkü sevgi olmadan hiçbir tohum filizlenmez; şefkat olmadan hiçbir bebek yaşamın melodisini öğrenemez.
Tarih bize, 2. Frederick’in meşhur 50 bebek deneyi gibi acı örnekler bırakmıştır. Sessizlikle, sevgiden mahrum bırakılan o minik bedenler bize tek bir gerçeği haykırır:
Çocuk yalnızca sütle değil, sevgiyle yaşar.
Ve Cibran’ın dediği gibi:
“Onların bedenlerini barındırabilirsiniz ama ruhlarını değil. Çünkü onların ruhları yarının evinde yaşar; siz o evi düşlerinizde bile ziyaret edemezsiniz.”
2. Frederick ve 50 Bebek
Tarih, zaman zaman akıl almaz deneylere sahne oldu. Bunlardan en çarpıcı olanı ise 13. yüzyılda Kutsal Roma-Germen İmparatoru II. Frederick’in adıyla anılan “50 bebek deneyi”dir. Bu olayın ne kadar gerçek olduğu tartışmalı olsa da, anlattıkları ve öğrettikleri bakımından insanlık tarihine ibretlik bir not düşer.
2. Frederick’in Merakı
Frederick II, entelektüel yönüyle tanınan bir imparatordu. Bilime, sanata ve özellikle dilin kökenine büyük ilgi duyardı. İnsanların konuşmaya başladıklarında hangi dili “doğal” olarak seçeceklerini merak etti. Acaba bebekler, hiç kimseyle konuşmadan büyütülürse kendiliğinden İbranice, Latince ya da Arapça mı konuşacaklardı? Yoksa Tanrı’nın ilk dili olarak görülen gizemli bir başka dil mi çıkacaktı ağızlarından?
Merakını gidermek için akıl dışı bir yöntem seçti. 50 bebeği annelerinden ayırdı ve sütannelere teslim etti. Ancak sütannelere kesin bir emir verdi: Bebeklerle konuşmayacak, onlara şarkı söylemeyecek, hatta göz göze bile gelmeyeceklerdi. Sadece beslenme, temizlik ve bakım yapılacak; sevgi ve iletişim sıfıra indirilecekti.
Sessizliğin Trajik Sonucu
Deneyin sonucu, Frederick’in beklediği gibi olmadı. Rivayete göre bebekler kısa süre içinde birer birer ölmeye başladı. Çünkü bebekler sadece sütle değil, şefkatle, sesle ve dokunulmakla da beslenir. Sessizlik, onların minik kalplerini susturdu.
Bu deney, tarihçiler tarafından büyük ölçüde efsane olarak görülse de, verdiği ders son derece gerçektir: İnsan yavrusu, sevgisiz yaşayamaz.
Modern Bilim Bu Durumu Nasıl Açıklıyor?
Yüzyıllar sonra, 1940’larda psikanalist René Spitz, yetimhanelerde ve hastanelerde büyüyen çocuklar üzerinde gözlemler yaptı. Bebekler fiziksel ihtiyaçları karşılandığı halde yeterince ilgi ve sevgi görmediklerinde ağır gelişim bozuklukları gösteriyor, hatta bazıları hayatını kaybediyordu. Spitz bu duruma “hospitalism” adını verdi.
Benzer şekilde, John Bowlby’nin “bağlanma teorisi” de aynı gerçeği vurgular: Bir bebeğin sağlıklı bir şekilde büyüyebilmesi için yalnızca fiziksel bakım değil, güvenli bir bağlanma figürü ve duygusal temas da şarttır.
Bugün artık biliyoruz ki, oksitosin hormonu dokunma, gülümseme ve sarılmayla salgılanır. Bu hormon hem bağışıklık sistemini güçlendirir hem de beyin gelişimini destekler. Yani sevgi, kelimenin tam anlamıyla hayati bir besindir.
İbretlik Bir Ders
Frederick’in deneyinden çıkan trajik sonuç, insanın en temel hakikatlerinden birini ortaya koyar: Dil, sevgiyle doğar. İletişim, kalbin sıcaklığında filizlenir. Eğer şefkati çekip alırsanız, geriye sadece ölümcül bir sessizlik kalır.
Bugün ebeveynler, öğretmenler ve toplum olarak unutmamamız gereken şey tam da budur. Bir çocuğun geleceğini şekillendiren en büyük armağan, ona gösterilen sevgidir.
*ੈ✩‧₊˚༺☆༻*ੈ✩‧₊˚*ੈ✩‧₊˚༺☆༻*ੈ✩‧₊˚*ੈ✩‧₊˚༺☆༻*ੈ✩‧₊˚
EK BİLGİ
📊 Güncel Türkiye Verileri
1.TÜİK: Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuklarla İlgili Olaylar
• 2022 yılında güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuk olaylarının toplamı 601.754. Bu olaylarda çocukların 259.106’sı mağdur.
• Aynı dönemde suç mağduru olarak gelen çocukların %13,7’si cinsel istismara maruz kaldığı iddiasıyla bildirilmiş.
2.Türkiye Çocuk Araştırması 2022 (TÜİK)
• Bu araştırmada “çocuğun son bir yıl içinde maruz kaldığı cinsel istismar” sıklığı yaklaşık %3 olarak belirtilmişti.
• Ayrıca “güvenlik birimlerine gelen / getirilen suç mağduru çocuklar arasında” cinsel istismara maruz kalma oranı %13-14 gibi rakamlarda.
3.Artış Eğilimi
• TÜİK verileri, cinsel istismara maruz kalan çocuk sayısının son 9 yılda %287 oranında arttığını göstermekte.
⸻
✅ Kısa Özet ve Uyarı
• Türkiye’de resmî kayıtlara geçen çocuk istismarı vakalarında %13-14 gibi bir oran, suç mağduru çocuklar içinde cinsel istismara maruz kalma durumu için görülüyor.
• Fakat “çocuğun son bir yıl içinde yaşadığı cinsel istismarı” ölçen genel toplum çalışmasında ise bu oran %3 gibi daha düşük gözüküyor. Bu fark, bildirim yapılmayan vakaları, gizli kalmış olguları ve tanım farklarını içeriyor.
• Gerçekteki oranların bu rakamların çok üstünde olduğu düşünülüyor çünkü çocuk istismarı büyük oranda gizleniyor ya da rapor edilmiyor!!!
Araştırma ve yazı bana aittir
A.Emine Altındal
▶️YouTube🔴 Kanalıma beklerim😊
