2025…

Yıl 2035, hayat artık son derece verimli ve gelişmiş. Akıllı evler, akıllı telefonlar ve çok akıllı cihazlar bir dokunuşla tüm ihtiyaçlarınızı karşılıyor, dijital para birimleri işlemleri hızlandırıyor ve şehirler ileri teknolojinin uğultusuyla dolup taşıyor. Ancak bir sabah kalktığınızda işler ters gitmeye başlıyor. Işıklar yanmıyor ve termostat kilitli. Düşüncelerinizi bölen sakin, mekanik bir ses duyuluyor: “Topluluk Bütünlüğü Standartlarının ihlali nedeniyle erişim kısıtlanmıştır.”

Kafanız karışmış bir şekilde akıllı telefonunuza uzanıyorsunuz ve kırmızı bir uyarı yanıp sönüyor: “Hesap Askıya Alındı.” Arabanız çalışmıyor, e-cüzdanınız donmuş durumda ve insansız hava araçları ( dronlar )sokakları tarıyor. Sonunda jeton düşüyor: Dün gece küresel politikaları sorgulayan cesur bir yorum paylaşmıştınız. Bunun bir tartışma başlatabileceğini düşündünüz. Ancak bunun yerine, “Seviye 4: Muhalif” olarak işaretlendiniz.

Dışarıya çıktığınızda komşularınız, sizin puanınızın onlarınkini düşüreceğinden korkarak endişeyle kafalarını çeviriyor. Parlayan pankartların yanından geçerken, kameralar her hareketinizi takip ediyor.

**Uyum Yoluyla Birlik**

“Uyum Ofisi’nde” yetkililer dijital hayatınızı ayrıntılarıyla inceliyor. Her gönderi, yorum ve etkileşim ekranda beliriyor. Sizden halktan özür dilemenizi talep ediyorlar. Reddederseniz, ailenizin sosyal kredisi düşer; eğitime, fonlara ve hatta konuta erişiminiz elinizden alınır.

İtaat ederseniz, sistem sizi tamamen kontrol eder.

Bu özgürlük değil. İlerleme ve güvenlik kılığında bir kontroldür.

**İnsan Uyanışı**

İnsan uykudadır. İnsanlar çoğunlukla potansiyellerinin farkında değil, alışılmış kalıpların etkisi altında yaşıyorlar. Kendini tanımanın yolu, bir uyanış ve bilinçli bir çaba gerektirir. Bu çaba, kişinin kendini nesnel olarak görmesini sağlar.

İçsel çalışma sayesinde otomatik tepkilerimizden kurtulur ve dönüşüm kapasitemizin farkına varırız. Amaç, tam anlamıyla insan olmak ve tüm parçalarımızı daha yüksek bir amaca hizmet edecek şekilde bütünleştirmektir. Gerçek özgürlük, içsel çalışmadan gelir.

**Ustalık**ve**Maskeler**

Bu dönem bu sayfayla, alıştığım ve bildiğim hayatla ile aramda büyük bir kopuş yaşandı. Bildiğiniz gibi, kişilik bilinçsizce yarattığımız ve kendimizi tanımladığımız, birbirinin yerine kullanılabilen birçok maskeden oluşur. Bu maskeleri yaratmamda bana katkıda bulunan çok sevdiğim canları kaybetim ve kendime yarattığım konfor alanından bir boşluğa düştüm. Bir yaprak dökümü yaşadım ve son zamanlarda çok duyduğumuz bir “tükenmişlik sendromuna” girdim.

Sonuç olarak, bu sayfa, araştırma ve yazılarım beni başka bir maske yaratmaya yöneltti. Bu maske, ruhumun büyümesi ve yazmalarımın içeriğinin derinleşmesiyle birlikte katlanarak güçlendi ve beni yolumdan uzaklaştırdı.

Kendime sordum: “Bu şeyle bu kadar derinden özdeşleşmişken, özdeşleşmeye karşı savaşmaya nasıl devam edebilirim?”

Ortadan kaybolmam gerekiyordu; daha doğrusu, o maskenin yok olması gerekiyordu. Tüm bunlardan arınmaya ihtiyacım vardı. Özün ortaya çıkmasına izin vermem gerekiyordu.

Belki de maskeyi tekrar takmanın zamanı gelmiştir; ama bu kez çok daha bilinçli bir şekilde, en azından öyle umuyorum!

Yazılarımı sabırla bekleyen, yokluğumda bana devamlı mesaj atan tüm sevenlerime gösterdikleri ilgi ve alaka için gönülden teşekkür ediyorum.

Aklımdan geçen ve son zamanlarda oldukça yoğun bir şekilde ilgimi çeken bazı konulara değinmek istiyorum.

**Gökyüzü Artık Boş Değil**

Artık gökyüzü boş değil ve artık gökyüzü sadece yıldızlara ve yaz akşamları kurulan güzel hayallere de ait değil; orası artık dikkat dağıtma ve manipülasyon için yeni bir sahne haline geldi.
Doğu Kıyısı’nda gözlemlenen drone sürüleri, ‘UFO’lar’ ve iddia edilen İran2ın uzay gemisi hakkındaki başlıklar da tesadüf değil.

Bu olaylar sadece dikkat dağıtmakla kalmıyor; aynı zamanda kamuoyunu daha büyük bir şeye hazırlamayı amaçlayan tohumlar ekiyorlar. Hepimizin öngördüğü nihai psikolojik operasyon: Project Bluebeam. 

Fikir basit ama bir o kadar da korkutucu:
Sahte bir uzaylı istilası veya göksel bir takım olaylar sahnelenerek insanları korku ve küresel kontrol altında birleştirmek.
Çılgınca mı geliyor?
Yaşadığımız bir sürü psikolojik operasyonun ortaya çıktığında düzenlenmiş yalanlardan ibaret olduğu da çılgınca geliyordu.
Örneğin Pandemi, örneğin orman yangınları, örneğin zorunlu aşılama vs vs vs

Gerçekleri sorgulamak, her zaman önemlidir. Bu daha derin mesajları ortaya çıkartmak, daha bilinçli bir dünya için bir adımdır.

Ama işte mesele şu ki—bütün planı iptal de edebilirler. Anlatı veya kurgu tutmadığında daha önce de psikolojik operasyonları iptal ettiler.

Oyunlarının güzelliği esnekliklerinde, bizimkilerin güzelliği ise dayanıklılığımızda.
 
Hayatını yaşamaya devam et, umutsuzluğa kapılma, onlara istedikleri korkuyu verme.

Sorgula ve her şeye kuşkuyla bak, ama etrafına bakmayı da unutma.
Zihinsel huzurun nihai isyan ve onların en büyük düşmanı.

LA 2030

Akıllı şehir – Maui’de olduğu gibi aynı süreç, sadece kullanılan araçlar farklı, tabii ki.

Bu kaosun ortasında, sosyal medyada Kaliforniya’daki orman yangınlarının Birleşmiş Milletler’in 2030 Gündemi kapsamında akıllı şehirler inşa etmek amacıyla “suç teşkil eden bir arazi gaspının” parçası olarak kasıtlı bir şekilde başlatıldığını iddia eden bir iddialar ortaya atıldı.
Gerçek nedir?

Bunların hepsi insan yapımı, nüfus azaltma, yeniden yerleşim, toprak ele geçirme, daha akıllı ve doğal olmayan yeniden inşa etme, hepsi gözümüzün önünde gerçekleşiyor fakat biz bu zamanlarda yaşadığımız için kitleler bunu görmekte zorlanıyor.

Biraz araştırınca, LA kesinlikle WEF AI “Akıllı Şehir” listesinde yer alıyor olduğunu gördüm. “Aslında 2028 yılına kadar LA, tıpkı Lahaina ( Maui ) gibi tamamen işlevsel bir yapay zeka tabanlı ‘Akıllı Şehir’ olmaya hazırlanıyor.” diyebiliriz.

 “Akıllı LA 2028’den…… ve LA yangınlarının kentsel yeniden geliştirme gündemiyle nasıl uyumlu hale geldiğinden bahsedecek olursak, ülkemizde de maalesef olduğu gibi yangınlar temizlenmiş araziler yaratıyor…. bu araziler akıllı şehir vizyonları doğrultusunda mahalleleri ‘yeniden hayal etmek’ için aniden kullanılabilir hale geliyor.”

Bunları zaten çok önceden yazmış ve çıktığım programlarda anlatmıştım. Ancak zaman o kadar hızlandı ki, gün geçmiyor yeni bir olay olmasın veya gündem manipüle edilmesin..

Bu doğruluk düzeyi, küresel dinamikler hakkında bilgi sahibi olmanın önemini bir kez daha teyit etmektedir. Bunu akılda tutarak, 2025 tahmini, yerleşik paradigmalara meydan okumayı ve yıkıcı değişimleri keşfetmeyi amaçladığı için kasıtlı olarak daha kışkırtıcı olacak ve yalnızca belirgin eğilimlere değil, aynı zamanda küresel manzarayı yeniden şekillendirebilecek alt akımlara da odaklanacaktır.
Beklenenden daha dönüştürücü olabilecek bir geleceğe hazırlanın.

Bu sonucun temel etkenleri:

– Ekonomik Baskı: Rusya sürekli yaptırımlar nedeniyle artan ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalırken, Ukrayna uluslararası yardımlara rağmen savunma ve yeniden yapılanmanın getirdiği çifte yük ile mücadele etmek zorunda kalabilir.

– Diplomatik Yorgunluk: Batı’nın desteği azaldığı için kamuoyu hissiyatı zaferden ziyade uzlaşmaya doğru kayabilir.

– Jeopolitik Yeniden Ayarlama: İklim değişikliği ve ekonomik iyileşmeye odaklanan küresel değişim, diplomatik çabaların hızlanmasına neden olabilir.

– Askeri Çıkmaz: Çatışmanın neredeyse bir çıkmaza girmesi, barış görüşmelerine doğru bir dönüm noktasına işaret ediyor.

2025’te izlenecek önemli gelişmeler:

– Diplomatik Yoğunlaşma: Muhtemelen tarafsız arabulucuların da dahil olduğu üst düzey müzakereler tırmanabilir.

– Savaş Sonrası Teşvikler: Ekonomik yeniden yapılandırma paketleri her iki tarafı da masaya getirecek bir “havuç” olarak sunulabilir.

– Siyasi Değişimler: Rusya veya Ukrayna’daki iç değişiklikler çatışmanın seyrini önemli ölçüde değiştirebilir.

Bu görünüm 2026 baz senaryosundan farklı olsa da, tarih uzun süren çatışmaların genellikle beklenmedik şekilde sonuçlandığını göstermiştir.

Bütün bunlara karşılık olarak bir de yeni gelen bir nesil var.

**ALFA KUŞAĞI**

Şimdi 2010 ve 2025 yılları arasında doğan çocuklar olan Alfa Kuşağı’ndan bahsedelim.
Onlar tamamen teknolojiyle iç içe büyüyen ilk nesil ve pek çok insan ekranlara ve aletlere odaklanırken, bana kalırsa aslında çok daha büyük bir şeyin üzerinde uyuyoruz: onların ruhani potansiyeli. Bu nesil sadece dünyaya uyum sağlamak için burada değil; onu dönüştürmek için de buradalar.

Şimdilik çok az kişinin duyduğu, büyüyen bir nesil bu. Alfa Kuşağı. Önümüzdeki birkaç yıl içinde sayıları Baby Boomers’ı geçecek ve birçoğu 22. Yüzyılı görecek kadar yaşayacak.

En genç kuşak olmalarına rağmen, yaşlarının ötesinde bir marka etkisine ve satın alma gücüne sahipler. Sosyal medya ortamını şekillendiriyorlar, popüler kültürü etkiliyorlar, yeni tüketiciler ve 2020’lerin sonunda yetişkinliğe, iş gücüne ve ailelelerine katkıda bulunmaya hazır olsunlar ya da olmasınlar geçecekler.

Hep derim, çocuklar geleceğimizin atasıdır diye.
Bakalım… hepimiz izleyecek ve göreceğiz.

Araştırma ve yazı bana aittir.
A.Emine Altındal

Facetune_12-01-2025-13-52-42.jpeg

Bir yanıt yazın